Scroll Top

Kaliteciler

Tuğran KÜLAHOĞLU

ÖNSÖZ

Atları da vururlar

Yıllar önce izlediğim bir sinema filminde, beni çok etkileyen finali anlatarak başlamak istiyorum. Sanırım bazı ödüllere layık görülmüş bir filmdi. Film, Amerika’nın 1930’lu yıllarında sürüp giden ekonomik krizin sosyal ve psikolojik boyutundan bir kesit sunuyordu.

Pistte, sonuna kadar ayakta kalabilen çiftin ödül alacağı bir dans yarışması var. İşsizlik ve güçsüzlük bir çok insanın umudunu, bu “yıkılıncaya kadar” süren dans yarışmasına bağlatmış. İzleyiciler ise, tuzu kuru olan Amerikan yurttaşları ve yarışmacıların umutsuzluklarından, yorgunluklarından ve yaşama küsmüşlüklerinden bi-haber, kakara kikiri vaziyetinde eğleniyorlar. Filmin ilerleyen bölümlerinde, şimdi ayrıntılarını pek anımsamıyorum, gelişen ilişki ve olaylar esas oğlanın, başroldeki kızı tabanca ile öldürmesiyle sonlanıyor. Ekonomik zorluklar ve yaşanan onca düşkırıklığının verdiği bitkinlik ve bezginlik, günlerce süren dans maratonunun yorgunluğunu dahada artırır. Filmin kahramanları maratonu tamamlayamazlar ve salondan dışarı atılırlar. Ölmek, gelecekten hiç umudu kalmayan kız için tek umar haline gelir. Sonunda genç adam, kızın yaşamdan ayrılma isteğini yerine getirmeye razı olur ve kızı başından vurur.

Olay yerine gelen polislerden birinin “ Bu kızı neden öldürdün?” sorusuna, öldürdüğü sevgilisinin baş ucundan doğrulan genç adamın yanıtı;“Öldürmemi benden rica etti” olur ve daha sonra“Hem atları da vururlar. Değil mi ?” diye ekler.Polisler bu tarz bir cinayet nedeni ile karşılaşmamıştır. Hiçbir şey anlamazlar. Onlar için önemli olan cinayet aletinin ve faalinin bulunmuş olmasıdır. Aslında cinayetin asıl nedenini anlamak gibi merak ve kaygıları da zaten yoktur. Kendilerine verilen, yazılı ve yazılı olmayan kurallara uygun davranış geliştirme buyrukları, onların kafasını, bir takım incelikleri anlama becerilerinden ve isteğinden uzaklaştırmıştır. Ancak yine de hiç alışık olmadığı yanıt karşısında meslektaşına dönüp“Hıh! İyiliksever cani. Neden söz ediyor bu herif?” gibisinden laflar ederek, kendi kafasına göre, katili aşağılar.

Öyle ya, polisler katillerden daha akıllıdır. Çünkü onlar kurallara uygun yaşarlar. Çünkü katil birazdan kodese tıkılacak, akil insanlar ise normal yaşantılarını sürdüreceklerdir.

Bu kitapta dile getireceğim konuların ve görüşlerin, bazı kalitecilerde ve özellikle bunların bağlı oldukları masonik teşkilatlarının yöneticilerinde, tıpkı filmdeki polisinkine benzer tepkiler yaratacağından çok eminim. “Ne diyor bu ya ?”tarzında bir tepkiyle başlayıp, “Bu adam da –yani ben- kim oluyor? Neden bahsediyor? Biz kalite yönetim sistemleri konusunda tüm standartları ve modelleri ezbere bilen ve bunu bir dolu kurum ve/ya firmada başarı ile uygulamış uzmanlarız. Kalite işinde, bizden başkasına, nasıl olur da söz düşer ? Referanslarımızı, eğitim ve başarı belgelerimizi alt alta, hem de sık aralıklarla yazarsak A4 boyutunda onlarca sayfa doldurur. Bu adamın söylediklerinin kalite standartlarıyla hiç bir ilgisi yok. Hem bu adamın kaç tane eğitim sertifikası var? Bunlar, ilerlemeye gelişmeye karşı tepkilerdir. Bize karşı olanlar kalite düşmanıdır. ” vs. vs. biçiminde devam edeceklerini biliyorum…

Kitabı PDF Formatında İndir